1. (yetkili kimseye) tevdi/teslim etmek, vermek.
    The tests were handed in to the teacher.
    hand
    in one's resignation: istifasını vermek.
eli alışmak, usta olmak.
elini çekmemek, devamlı meşgul olmak.
istifasını vermek Fiil
iyi nişancı olmak Fiil
formunu bozmamak Fiil
pratiğini kaybetmemek Fiil
bir şeye katlanmak Fiil
ilgisini/alâkasını devam ettirmek, ilgisini kesmemek, bir işle sürekli olarak meşgul olmak, hünerini/melekesini
kaybetmemek, üstünde devamlı çalışmak.
elini cebine atmak Fiil
keseyi açmak Fiil
elini (para için) cebine atmak Fiil
işi ele almak Fiil
para çalarken/suç üstü yakalanmak.
(içinde) parmağı olmak, ilgisi/dahli olmak, kısmen sorumlu olmak.
He has his hands in everything:
Her işte onun parmağı var.
He has a hand in the theft.
bir işle ilgisi olmak, bir işte parmağı/dahli olmak.
alışkanlığını/melekesini kaybetmemek.
He tried to keep his hand in at tennis by playing a little at least once a week. Fiil
rapor vermek Fiil
bir telgraf yollamak Fiil
telgraf vermek Fiil
tamire vermek Fiil
… ile sıkıfıkı, çok samimî/yakın, canciğer, aradan su sızdırmamacasına (özellikle fena bir kimse veya
şeyle sıkı işbirliği için kullanılır).
(a) el ele, (b) elbirliğiyle, işbirliğiyle, beraber, yanyana.
Doctors and nurses work hand in hand
to save lives. Dirt and disease go hand in hand.
muallakta olmak Fiil
askıda olmak Fiil
bir şeyde acemi olmak Fiil
benli olmak Fiil
biriyle tıpatıp uyuşmak Fiil
biriyle el ele gitmek Fiil
bir işte parmağı olmamak Fiil
bir işe iştirak etmek Fiil
müzakereye katılmak Fiil
işe kendi el atmak Fiil
işe bizzat kendi de el atmak Fiil
… ile iyi uyuşmak/anlaşmak, dostça geçinmek, yakın dost/arkadaş olmak, sıkıfıkı olmak, aralarından su sızmamak.
çantada keklik
garantili şey
iki el inde de bir kitap
hazır kıymetler İsim
halihazır değerler
bir suçlunun elinde oyuncaktan ibaret olmak Fiil
işte olmak Fiil
kontrol altında olmak Fiil
çalışmakta olmak Fiil
hazırlanmakta olmak Fiil
eldeki senetler İsim
portföydeki senetler İsim
el deki senetler el sıkışarak
eldeki kuş.
A bird in (the) hand is worth two in the bush: Eldeki bir kuş daldaki iki kuştan iyidir.
saygı ile, saygılı bir tavırla, hürmetkârane,
mec. mahcup/pısırık bir tavırla.
I hope the unions
don't go cap in hand to the government again.
elde mevcut para
kasada mevcut para
kasa mevcudu
kasadaki ve bankadaki nakit
züğürt
parasız kişi
alçakgönüllü
eldeki suretler İsim
birinin eline bahşiş sıkıştırmak Fiil
bir işi üzerine almak Fiil
saygı ile, kemali hürmetle, mütevaziyane, tevazu ile.
elde yaklaşık bir buçuk aylık stoku kalmış olmak Fiil
kasa da parası olmak Fiil
kasada parası olmak Fiil
el de çok parası olmak Fiil
elde çok parası olmak Fiil
birini avuç unda tutmak Fiil
elinde bir işi olmak Fiil
el inde bir işi olmak Fiil
duruma hâkim olmak Fiil
(birisini) avucunun içine almak, bir kimse üzerinde büyük nüfuz ve kudreti olmak.
güzel bir elyazısıyla Zarf
(a) hazır, elde mevcut, emre âmade.
money in hand. (b) hazırlanmakta, yapılmakta.
The work
is now in hand: İş ele alınmıştır/yapılmaktadır. (c) gözaltında, kontrol altında.
The situation is now in hand: Durum kontrol altına alınmıştır (Şimdi duruma hakim bulunuyoruz).
These children need taking in hand: Bu çocukları yola getirmek gerekir.
el yazısıyla
elinde, uhdesinde, yetkisi dahilinde.
in someone's hands: birisinin uhdesinde/ihtimamı altında.

in good hands: emin/güvenilir ellerde.
kendi el inde
kendi elinde
bir parmak oynatmayla
imzam ve mührüm buna tanıktır
elini oyundan çekmemek Fiil
kozlarını elinde tutmak Fiil
sunulmuş bulunan mektup
elde bulunan mektup
tartışılan konu
elde mevcut para
el de mevcut para
peşin para
eldeki siparişler (işleme tabi tutulmuş siparişler İsim
eldeki konuyla ilgili
bir konuyu incelemek Fiil
kendi eliyle imzalamak Fiil
kendi eliyle imza atmak Fiil
satışa hazır mal stoku
mevcut mal stoku
elde mevcut meblağ
konu yu ele almak Fiil
bir konuyu ele almak Fiil
(bir işi) ele almak, idaresini ele almak, bir işe girişmek.
birinin sorumluluğunu üstlenmek Fiil
bir şeyi ele almak Fiil
(a) duruma hâkim olmak.
We have the matter in hand. The children must be taken in hand. (b) girişmek,
ele/üstüne almak, deruhte etmek.
The superviser promised to take the matter in hand.
mülâyim görünüş altında çelik gibi irade.
yenilgiyi/mağlûbiyeti kabul etmek, pes demek, vazgeçmek.
eldeki toplam iş miktarı
bir şeyi eliyle tartmak Fiil
elde mevcut para olmama
eldeki iş
el yazısını değiştirerek mektup yazmak Fiil
tanınmaması için yazısını değiştirerek mektup yazmak Fiil
el yazısını değiştirerek mektup bu yazmak Fiil
mektubu kendi eliyle yazmak Fiil
her şeyi kendi eliyle yazmak Fiil
kendi yazısını tanınmasın diye bozarak yazmak Fiil
beceriksizce yazmak Fiil
beceriksiz bir şekilde yazmak Fiil
inci gibi yazmak Fiil
bir şeyi kendi el yazısı ile yazmak Fiil
bir şeyi kendi eliyle yazmak Fiil